June 27, 2016 | The Weekly Standard

Hamas Hâlâ Türkiye’de Barınıyor

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Salı günü basına Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerini normalleştirmekten bir ya da iki görüşme uzakta olduğunu açıkladı. İki ülke arasındaki ilişkiler, 2010 yılında Ankara terör örgütü Hamas tarafından kontrol edilen Gazze Şeridi’ne giden bir filoyu destekleyip, İsrail liderliğinde oluşturulan ablukayı yarmaya kalktığından beri bozuk. İsrailli komandoların bu gemilerden birine çıkması on kişinin ölümüyle sonuçlanan bir çatışmaya yol açmıştı.

Türkiye bugüne kadar İsrail’in ablukayı kaldırması için ısrarlı tutumunu değiştirmedi. Bu çözümü kolay olan bir konu değil; fakat Türkiye’nin Filistinli terör örgütüne devam eden desteği de en az bir o kadar sorunlu. Türkiye’nin Hamas’ı maddi olarak desteklediğini belirten raporlar yıllardır paylaşılmakta. Ama bu destek nakit şeklinde sağlandığı için İsrailliler tarafından kanıtlanması kolay değil. Bu nedenle İsrail başka bir talebe yoğunlaşmış durumda: Hamas’ın İstanbul’daki karargâhlarını ortadan kaldırmak.

2014 Ağustosunda, Hamas’ın sürgündeki askeri lideri Saleh Arouri, grubunun Batı Şeria’da üç İsrailli gencin kaçırılıp öldürülmesinden sorumlu olduğunu açıkladığında, grubun Türkiye’deki karargâhları manşetlere düşmüştü. Bu operasyon, İsrail ve Hamas arasında 51 gün süren yıpratıcı savaşa yol açmıştı. Arouri açıklamasını İstanbul’da, aralarında üst düzey Türk yetkililerin de bulunduğu büyük bir kalabalık önünde yapmıştı.

Arouri’ye artan ilgi ve Arouri’nin karargâhının bir NATO ülkesinin kalbinde bulunmasından kaynaklanan endişeyle, Amerika Maliye Bakanlığı, Eylül 2015’te Arouri’yi terörist olarak tanımladı. Bunu takiben, medya raporlarına göre, Hamas lideri Aralık 2015’te sınır dışı edildi; fakat ülkeden çıkışı çok daha önce gerçeklemiş de olabilir.

Her ne kadar Arouri İstanbul’a sığınan en önde gelen Hamas üyesi olsa da, hâlâ birçok üst düzey Hamas yetkilisi İstanbul’da bulunmakta. Uzlaşma görüşmeleri tamamlanmaya yaklaştıkça, söz konusu yetkililerin Türkiye’den kovulmaları, İsrail’in taleplerinin merkezinde gözüküyor.

Bu figürlerden biri, Kuveyt’in al-Seyassah gazetesine göre Hamas’ın en önemli mali yetkililerinden biri olan Bakri Hanifa. 2014 yılında al-Seyassah, Hanifa’nın Hamas’ın siyasi ve askeri kanatlarına yollanmak üzere ‘milyonlarca’ doları Katar üzerinden Türkiye’ye taşıdığını bildirmişti. Rivayetlere göre Hanifa bir dönem, Hamas’ın iç savaş nedeniyle operasyon üslerini taşımasından önce karargâhının bulunduğu Suriye’de döviz alım satımıyla uğraşıyordu. Bugün, İstanbul’da değerli madenler, elmas ve değerli taş ticareti yapan en az bir şirketin sahibi.

Hâlâ İstanbul’da bulunan bir başka önemli Hamas yetkilisi ise Maher Ubeid. Ubeid, 2010 yılından beri Hamas’ın siyasi kanadının bir üyesi ve rivayetlere göre artık Hamas’ın uluslararası ilişkilerinden sorumlu. Raporlar, Ubeid’in de Hamas’ın önemli mali işletmecilerinden biri olduğuna işaret ediyor. Hamas’ın internet sitesine göre, Ubeid 1992 yılında sınır dışı edilen 415 Hamas üyesinden birisi. Bu grup geri döndüğünde, Hamas’ın liderliğinin ağırlık merkezini oluşturmuştu. Son yıllarda, Ubeid, İran ve Malezya’ya üst düzey temsilciler atanmasında rol sahibi olmuştu.

İstanbul’da barınanlar sadece Hamaslı politik şahsiyetler ve sermayedarlar değil. İstanbul’daki Hamas üyelerinin birçoğunun eli kanlı.

Örneğin Mahmoud Attoun daha önce Hamas tarafından 29 yaşındaki İsrailli Nissim Toledano’nun kaçırılıp öldürülmesinde suçlu bulunmuştu. Attoun, tutuklanmasının ardından başka terör operasyonlarının parçası olduğunu itiraf etmişti. 2011 yılındaki İsrailli rehine asker Gilad Shalit karşılığında yapılan tutuklu değiş tokuşuyla Türkiye’ye teslim edilmişti. Attoun, o zamandan beri İstanbul’da oturduğu yerden Hamas’ın erdemlerini yücelttiği konuşmalar ve katıldığı televizyon programlarıyla tanınmış bir kişi olmayı başarmıştır.

Majed Hassan Ragheb Abu Qteish, Toledano cinayetinin bir parçası olan ve Türkiye’de barınan bir başka Hamas yetkilisi. Abu Qteish 2011 yılında diğerleriyle beraber Türkiye’ye sürgün edilmiş ve Attoun gibi tanınmış bir kişi olmuştu.

Qteish ve Attoun’a katılan Musa Muhammed Daud Akari de Toledano cinayetinde rol almıştı. Akari’nin bir YouTube videosunda bu cinayetteki rolüyle ilgili övündüğü görülebilir.

Bir diğer isim Taysir Suleiman, 2011’de İstanbul’a tek yön bilet almadan önce İsrailli bir askerin 1993’teki cinayeti suçundan müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı.

Fahed Sabri Barhan al-Shaludi, Taysir Suleiman ile aynı Hamas kolunun parçası olmak suçundan yargılanmakta. Al-Shaludi’nin Türkiye’de televizyon programlarına katılmışlığı var.

Türkiye aynı zamanda Kassam Tugayları’nın kurucu üyelerinden biri olan, Walid Zahariya Abd al-Hadi Aqel’i barındırmakta. Türkiye’ye sürgün edilmeden önce, İsrail’de Abd al-Hadi Aqel’e geniş kapsamlı terörist faaliyetinden dolayı 21 müebbet cezası verilmişti.

Harun Mansur Ya’aqub Nasser al-Din İzzeldin el-Kassam Tugayları’nın bir diğer üyesi. Kendisi İsrailli askerleri öldürdüğünü açıkça kabul etmekte. Nasser al-Din serbest bırakıldıktan sonra verdiği bir röportajda, Türkiye’nin serbest bırakılan mahkumlara istedikleri gibi gelip gitme konusunda tanıdığı tam özgürlüğü övmüştü.

Son olarak, çeşitli terör faaliyetlerinden dolayı üç müebbet cezasına çarptırılan Ayman Muhammed Abd el-Rahim Abu Khalil var. Abd el-Rahim Abu Khalil artık pasaport sahibi bir Türk vatandaşı.

Bunlar şu anda Türkiye’de bulunan Hamas mensuplarından sadece onu. Arap ve Türk basınında kolaylıkla tespit edilebilecek bir sürü isim daha var ve neredeyse hepsi düzenli bir şekilde Türkiye’deki hayatlarıyla ilgili güncel paylaşımlarda bulundukları Facebook ve Twitter profillerini muhafaza etmekte.

Hamas’ın Türkiye’de bir terör örgütü olarak ilan edilmediği doğru. Bu birçok isimin Türkiye’ye tutuklu değiş tokuşuyla yollanmış olduğu da. Fakat bunlar, Türkiye’nin bu insanların Hamas faaliyetleriyle uğraşmasına göz yummasını haklı çıkarmıyor. İsrail’in neden bu isimlerin Türkiye’den kovulmalarını ana taleplerinden biri yaptığını görmek zor değil. Hamas yetkililerinin bu kolu Türkiye’de göz göre göre faaliyet gösterdiği sürece, İsrail Türkiye’yi terörizm sponsoru bir ülke olarak görmekte. Tabi Hamas’ı yasaklamaya devam eden Batı ülkeleri de Türkiye’yi aynı şekilde görmekteler.

Eğer iki taraf bu sorunu çözebilirse, Ankara’nın güçlü bir bölgesel aktörle bağlarını onarma şansı var. Daha da önemlisi, Ankara kendi lehine olan bu adımı atarak uluslarası imajını da onarabilir.

Jonathan Schanzer, daha önce Amerikan Maliye Bakanlığı’nda terörizm finansı analisti olarak görev yaptı; şu anda Demokrasileri Koruma Vakfı’nda başkan yardımcısı. Twitter adresi: @JSchanzer.

Issues:

Turkey